Close

Aslı Samat: Kızınız Çift Karakterli, Zayıflayamaz Dediler

 

Başarılı, azimli ve güçlü bir kadın figürünü ağırladık bu hafta… Hayatın, hayallerini engelleyen gerçekleri ile çarpışıp, bu mücadeleden başarılarla çıkan mucize kadın… Şimdilerde Hercai dizisinde oynadığı Melike karakteri ile milyonlarca kişinin sevgilisi olan Aslı Samat’ın hikayesi birçok kadına ilham olacak nitelikte… 

6 senelik süre içinde 173 kilodan 75’e düşen Aslı Samat’ın ilham veren hikayesini kendisinden dinledik.

İşte samimiyetle geçen sohbetten detaylar; 

eniyikadin.com / ÖZEL HABER
Yaren AKAY

Öncelikle “nasılsın, nasıl gidiyor?” diye sormak istiyorum. 

Teşekkür ederim 🙂 Fena değilim. Bazen bir adım geri atsam bile çoğunlukla ileriye doğru devam… 

Pek çok manşet atıldı “Oyunculuk Aşkı Aslı Samat’a Kilo Verdirdi” gibi… Seni bu sürece hazırlayan ne oldu?

2.5 yaşından sonra sürekli ve düzenli bir şekilde kilo alan bir çocuk, bir kız, bir kadın oldum. Mesela… Bir gün çok kar yağdı, üniversitedeyim. Evden çıktım kilomdan dolayı kaymaktan, düşmekten o kadar korktum ki okula gidemedim… Veya okulda çalışmak istediğim rolleri değil hep fiziğime uygun rolleri çalışmak zorunda kaldım. Baktım ki bu böyle devam edemez. Önümde uzun bir hayat var. Karar verdim ve uyguladım.

Geçirdiğin operasyondan bize bahsedebilir misin? Nasıl bir operasyondu?

İlk geçirdiğim operasyon tüp mide. Midenin %80 inini (hastaya göre bu oran değişebiliyor) aldıkları ve sana su şişesi gibi tüp şeklinde bir mide bıraktıkları bir operasyon. Süreci değişik gelmişti en başta, zamanla alıştım. İlk bir hafta berrak sıvı dönemi geçirdim, ayranı bile sulandırıp içmekten bahsediyorum 🙂 İkinci hafta koyu sıvı dönemi, artık ayran bildiğiniz ayran. Üçüncü ve dördüncü hafta püre dönemi… Ama döneri blender’dan geçirip püre yapmıyorsunuz! Patates, ıspanak püresi gibi yiyecekler. Birinci ay tamamlandığında artık yavaştan katı yemeye başlıyorsunuz. Tabii bunların haricinde belirli ilaçlar kullanılıyor vs…

“ACIYAN GÖZLERLE BAKANLAR ÇOK UZUN SÜRE UNUTULMUYOR”

Mide ameliyatı olmak zor ve cesaret gerektiren bir karar. Bu kararı nasıl verdin, özellikle bu kararı vermene neden olacak bir olay vs. bir şey oldu mu?

Aslında bu soruya sanırım yukarıda giriş yapmıştım. 21 yaşında bir genç kadın düşünün, mesleğini yapamama riski var. Anne olamama riski var. Sevgiyle ilgili zaten hiç bilgisi yok. 21 yaşında genç bir kadının beli, dizleri, boynu sorunlu olur mu? Peki ya insülin direnci? Şeker hastalığına göz kırpmak? Hepsini ben yaşadım. Ağırdı. He bir de acıyan gözlerle bakmayın kimseye! O bakışlar çok uzun süre unutulmuyor. Öyle böyle derken 24 Eylül 2012 sabahı kalktım “Anne ben ameliyat olacağım!” Kadıncağız da ne zamandır ameliyat olmamı istiyormuş da üzülmeyeyim diye bana söyleyemiyormuş 🙂

 “KIZINIZ ÇİFT KARAKTERLİ, AMELİYAT EDEMEYİZ ZATEN ZAYIFLAYAMAZ BU KIZ DEDİLER”

Mide ameliyatından sonraki süreç psikolojik olarak nasıl ilerliyor? Kendini ameliyattan çıktıktan sonra nasıl hissettin?

Psikolojisi iyi bir noktada değildim açıkçası… Kısaca özetlemek isterim. Yaşayan varsa pes etmesin diye. O Eylül sabahından sonra biz hemen bir tıp fakültesinin hastanesine başvurduk. Testler, doktorlar, görüşmeler… Bu ameliyatı özel hastanede değil de devlet hastanesinde olmak istiyorsan kurul onayı lazım. Bu süreç tamamen bunun için. Heh, işte bu süreci yöneten bir de hanım kızımız vardı. Kendisi hem süreç koordinatörü hem de diyetisyen. Ve günahını almayayım ama galiba kadınlarla ilgili büyük bir problemi vardı. Bütün gelen kadın hastalara kötü, aşağılayan; erkek hastalara ise iyi ve yücelten bir tavırla davranıyordu. Benim de haksızlığa gelemiyor olan tavrım ve sözlerim kendisini rahatsız etmiş olacak ki bir anda benim ameliyatımın iptal olduğu, o hastanede ameliyat olamayacağım haberi geldi. Bana değil anneme söylemişler “Kızınız çift karakterli ondan ameliyat edemeyiz zaten zayıflayamaz bu kız!” Bunu sanırım psikiyatri testlerinden yola çıkarak söylemesi gerekir ama psikiyatr son testten çıkarken ben “Hayırlı olsun yakında ameliyat tarihin gelir.” diye beni uğurlamıştı. Neyse efendim Aslı durur mu? Durmaz! Peki dedim madem öyle dosyamı verin o kadar kan testi, psikolojik test, girilen kalp testleri falan bari bende kalsın. Sonuçta kan benim, kalp benim. Aaa ne oldu dersiniz? Dosyam bomboş! İçinde benim onlara götürdüğüm bir test dışında hiçbir kağıt parçası yok. Müsvedde kağıt bile… Hiçbir testim o dosyaya konmamış… İnsanın insana ettiği derler ya… Allah’a havale ettim. Bir ay araştırdıktan sonra yeni doktorumu buldum; Halil Coşkun! Randevu falan… Gene testler. Meğer sıra varmış. Vakıf Üniversite Hastanesi, ben 6 ay bekledim dostlar.  O bekleme süresini de hem ‘Çift kişilikli’ olmamdan korkan annem vesilesiyle hem de biraz rahatlamak için psikoloğum Mine Hanım’la geçirdim. Dolayısıyla ameliyata psikolojik olarak hazırlandım. Ameliyattan çıktığımda neler yaşayacağımı aşağı yukarı bilerek girdim ameliyata. (Zaten çıktığınız ilk an mideniz yanıyor, gözünüz dünyayı görmüyor. 2-3 saat sonra da dünya size güzel, sıkıntısız) Sonrasında da belli bir süre seanslara devam ettik. Benim için en rahat geçen kısmı psikolojik olan kısmıydı.

“KATI YERKEN SIVI TÜKETEMİYORSUN”

Bu tarz operasyonlardan sonra önemli olanın kilo korumak olduğunu birçok kez duyduk. Bunun için ne yapıyorsun?

Korumak en zoru diyorlar ama senin için altın çağ olan ameliyattan sonraki ilk üç yılı güzel değerlendirirsen sonrası da kaymak gibi. Mesela bir kuralımız var katı yerken sıvı tüketemezsin. Yani kahvaltıda çay yok! Ben yedinci yılıma yaklaştım hala içmem. Bu tarz kuralları şımarmadan uygularsan miden eski haline zaten dönemez. Ayrıca zaten belirli bir miktarda yiyoruz. Onu doğru besinleri yemek için kullanırsan kilo almazsın. Yeter mi? Yetmez. Hareket hareket hareket! Eskiden sporu zayıflamak için yapıyordum. Şimdi zevkten. Hayatımı, bakış açımı değiştirdim. Sırf bu sebepten altıncı yılımın içinde hala kilo verebiliyorum.

“YETER Kİ ÖZGÜVENİNİ FARK ET”

Sağlıklı bir bedene sahip olmak mı daha önemli senin için yoksa dışarıdan toplumsal estetik kalıplarına uygun bir görünüm mü? Kilolu olduğun dönemlerde nasıl düşünüyordun, şimdi nasıl düşünüyorsun?

Yakaladın beni… Kiloluyken sağlıklı olmak önemliydi. Şimdi sağlıklı olma isteğimin yanı sıra toplumun güzellik algısına girmeye çalıştığımı fark ediyorum bazen. Bence mesleğimin cilvesi… Sonuçta ilk yola çıkış nedenlerimden biri farklı rolleri oynama isteğimdi. Şimdi 75 kiloyum. E gene kiloluyum. Bu sefer daha da farklı rolleri oynamak için küçülmem gerekiyor. Sanırım kimse kilolu birini ki sevimli olma artısı da var kötü görmüyor veya aşık olunası… Senaryolarda böyle şeyler ben görmedim. Seyirci yani şu an bu röportajı okuyan kişi kendine dürüst davran hadi! Toplumsal yargıyla beni ve kaslı (!) bir erkeği aşk yaşarken izler misin? Çünkü olamaz değil mi sana göre? Aa o adam bu kıza bakar mı hiç 🙂 Bakar, bakar hatta kendine baktırmaya bile çalışır. Yeter ki özgüvenini fark et! 

Beslenmeni herhangi bir fiziksel aktiviteyle destekliyor musun? Bu fiziksel aktiviteyi bir görev gibi görüp mü yapıyorsun yoksa tamamen içinden gelerek mi?

Az önce söylediğim üzere Pilates benim bebeğim… Hit Cardio çalışmaları da yapıyorum. Artık o eğitmenimin insiyatifine kalmış. Bildiğin içimden geliyor. Midyat’a taşındığımdan beri yapamasam da geçmişteki iki yıl düzenli olarak sabah akşam yürüyüşlerim vardı. Şansım var üşenme ihtimalim yoktu. Çünkü aslında iki köpeğimi dışarı çıkarmak için bu yürüyüşleri yapıyordum. Onlar da enerjik haliyle bir saat yetmiyordu. Yürüme, top oynama, beraber atlama yuvarlanma derken ben her sabah iki saat, her akşam iki saate yakın aktif bir hayat yaşıyordum. 

“HİÇBİR KERE BİR ÇOCUĞA NE KADAR GÜZELSİN DENMEMİŞSE O ÇOCUĞUN ALGISI NASIL ŞEKİLLENİR?”

Son zamanlarda sosyal medya kullanımıyla beraber artan güzellik algısı hakkında ne düşünüyorsun? 

Güzelliğinizin farkında olmadan demişsin. Ben o dediğini daha çok yeni farkındayım. Ya büyürken kimse bir çocuğa ne kadar güzelsin demezse o çocuğun algısı nasıl şekillenir? Benim üniversite mezuniyet bitirme tezim Güzellik Algısı idi. 🙂 Nasıl canım yanmışsa bu konudan. Dönemlerdeki tiyatro oyunlarını inceleyerek; o dönemin güzellik algısının yansımalarını tiyatro oyunlarında görebileceğimizi iddia etmiştim ve görmüştük. Balık etli kadınların en güzel kadın olarak görüldüğü dönemlerde var! Bu şekillenen sadece bu ana ait. On yıl sonra ne olur bilinmez. Bildiğim şu sosyal medya var. Algımızı yönetiyor. Burada kişiyi bu algıya saplanmaktan kurtaracak olan şey aile. Bir baba kızına “Sen olduğun her halinle çok güzel bir kızsın” derse başka insanlar ne derse desin o kız kendini çirkin görmez. Kalıba sokmaya çalışmaz.

Hiç bazı genç kızlar gibi güzelliğinizin farkında olmadan siz de bu tarz düşüncelere kapıldınız mı?

Bize bir günlük rutininden bahseder misin?

Bir günüm diğerini tutmaz ama ben Midyat’ta geçirdiğim ideal, mutlu ve çoğunlukta olan günlerimden birinden bahsedeyim. Günaydın! İki haşlanmış yumurta, roka. Yarım saat sonra SADE Türk kahvesi. Muhtemelen ardından set… Öğle yemeği sette, sefertasımda… Muhtemelen ton balıklı salata… Taşıması kolay, akmaz kokmaz. Çıkışım gün bitiminden önce ise 50 dakikalık bir pilates seansı. Eve dönüş. Biraz sudoku veya kelime bulmaca oyunlarından biri. Sonra akşam yemeği… Çorba yaptıysam kesin çorba. Yapmadıysam salata falan… Yoğurdu nasıl unuturum! Ardından diğer oyuncu arkadaşlarımla azıcık sohbet, kahve ve uyku vakti! Değişen şey bazen şu oluyor. Setim yoksa kahvaltıdan sonra pilatese gidiyorum. Böylece akşam yemeğinden sonra da evde 45 dakika kendim çalışma yapabiliyorum. İstanbul’da bu düzen zaten yok. Orada çok az kaldığımdan çoğunlukla annemi ve arkadaşlarımı görüyorum. Mekanlarda bulabildiğim en mantıklı salatayı yiyorum. Ne çok yemekten bahsettim 🙂 Ama odağım kilo vermek olunca, rutinimi de ona göre şekillendirdim 🙂

“KİMSE SENİ SENDEN ÇOK SEVEMEZ”

Fiziksel olarak kendini yeterli görmeyen takipçilerimiz için bu bölümü sana ayırmak istedik. Onlarla ne paylaşmak istersin? Onlara yardımcı olabilmek adına…

Duygusal bir soru olmuş benim için. Sosyal medyada ara ara böyle paylaşımlar yapıyorum. İnanın bir kişi görse bakış açısını değiştirse bana yeter. Bende öyle biri sayesinde ameliyat olmaya karar verdim. Başak Şekerpare. Vakti olan girsin blogunu, yaşadıklarını okusun. Fiziğinden memnun olmayan arkadaşım sözüm sana. Haklısın! Biliyorum, o gözleri, yargıları… Ben de yaşadım. Ama bir şeyi fark et. Kimse seni senden çok sevemez. Peki ya sen kendini sevmezsen? O yüzden bedenini önce farkında ol, kilonu veya sana göre sorunlu olan başka bir bölgeni sev ve kabul et. Gerekirse gerçekten ellerinle kendini sev. Sevip kabul ettiğin ANDA dönüşüm başlar. Sonra ne yapabilirsin bunu düşün. Doktor mu gerekli? Psikolog? Veya hiçbiri sadece senin kendine baktığın açıyı değiştirmen mi gerekli? O zaman bir git bir nefes koçuyla tanış mesela. Hangisiyse ihtiyacın olan… Bir süreç belirle kendine, çok araştır. Doğru insanlardan yardım al. He bir de şükret… Olduğun her hale şükret. Seni kendinden aşağıda gören ‘arkadaş’ görünümlü insanlar varsa hayatında, vedalaşmayı öğren. O bir kayıp değil kazanç olacak bana güven. Seni hep yükseltmeye çalışan dostlarınla ol. Ol ki kendin için adım atarken kimse sana çelme takamasın 🙂 Sende kendine çelme takma. Bahaneler (yorgunum, bugün yürüyüşe çıkmayayım yarın çıkarım…) geldiğinde dur düşün fark et ve de ki “Yapabilirim!” Çünkü gerçekten yapabilirsin, ben kendime inandığım gibi inanıyorum sana. 

“KİLO VERDİKÇE DEFORMASYONLAR DEVAM EDİYOR”

Estetik operasyonlar konusunda bize verebileceğin tavsiyeler var mı?

Estetik operasyonlar önemli… Özellikle bayağı miktarda kilo verdiysen… Buna dair çok bir şey söylemeyeceğim. Oldum, oluyorum, olacağım. Çünkü gerekli. Doktor seçimimi zor yapıyorum. Araştırıyorum çok. Çünkü onların sonrasındaki süreç tüp mide operasyonundan daha zorlu… Emboli çorabı giyiyorsunuz mesela kan pıhtısı atmasın diye. Korseleri unutmamak lazım… Hangi bölgeden operasyon geçirdiyseniz o bölgenin korsesini bir ay takıyorsunuz. Açma germe, dolaptan bir şey alma gibi basit lüksleriniz bir süre olmuyor. Yavaş yavaş hareket ederek bedeninize öğretiyorsunuz. Sonrası… Sonrası vallahi dans! Sarkan deri yok! Kısa kollu giy, etek giy, bikini giy. Amma… Benim gibi çok uzun bir süreciniz yoksa kilo veriminizi yüzde yüz tamamlayıp üzerine de iki üç ay beklemeden operasyon geçirmenizi tavsiye etmem. Kilo verdikçe deformasyonlar devam ediyor. Azıcık sabır bol spor… Minimum operasyon 😉

Önceki hali/Sonraki hali kıyasları ile karşılaştığında neler hissediyorsun? 

Bilmiyorum… Heyecanlanıyorum galiba. Ben henüz yüzde yüz ‘sonrası’ halimde olmadığımdan, o insanlara başka insanların bana baktığı gibi bakıyorum. Hayranlıkla. Başarabilen herkese helal olsun. Bu fotoğrafların da, süreçlerin de benim için karşılığı tek kelime; AZİM. Azminize sağlık 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Leave a comment
scroll to top