İçindekiler
2019’un sonuna gelirken ilham veren kadın hikayelerine devam ediyoruz. eniyikadin.com’da paylaşacak hikayesi olan kadınları konuk alma serüvenimizde bugünkü durak Anadolu Sigorta Kurumsal İletişim Uzmanı Melis Tutan oldu. İletişimi bir gereksinim olarak tarif eden Melis Tutan toplumdaki cinsiyet eşitsizliği konusunda da önemli noktalara değindi.
Melis Hanım verdiği mesajlar, mesleki heyecanı ve kadının iş hayatındaki konumuna bakış açısı ile doyumsuz bir sohbet açtırdı bize…
eniyikadin.com/ ÖZEL HABER
Yaren AKAY
“HİKAYEMİN BENİ BUGÜNE GETİREN HER AYRINTISINA TEŞEKKÜR EDERİM”
Hikayenizi bir de sizden dinleyebilir miyiz?
Hikayem Soma’da başladı. Soma’da doğdum, büyüdüm. Liseyi Anadolu Öğretmen Lisesi’nde okudum fakat öğretmen olmak istemediğimi fark ettim. Sosyal ve siyasi olaylar ilgimi çektiği için siyaset bilimi okumak istiyordum. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kuzey Kıbrıs Kampusu’nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünü kazandım. Yıllar içinde, ODTÜ’de kazandığım yaşam kültürü, deneyimi, dostluklar ve aldığım eğitim ile okul seçimimin hayat ve kariyer yolumdaki en doğru karar olduğunu anladım. Öğrencilik yıllarımda ilgi alanlarımı ve keyif alarak yaptığım işleri keşfettikçe de medya ile ilgili bir iş yapmak istediğimden emin oldum. Öğrenciliğim boyunca muhabirlik yaptım. Cumhuriyet Gazetesi’ndeki stajım ile işin mutfağını görme şansım oldu. Bu sırada Başkent İletişim Bilimleri Fakültesi’nde diksiyon eğitimi aldım. Zaman içinde, kariyerimin ilgi alanlarımla adım adım şekillendiğini gördüm. Mezun olduğumda, medya ile dirsek temasında olan kurumsal iletişimciliğin yapmak istediğim iş olduğu düşüncesiyle, İstanbul’a iş aramaya geldim. İlk işim olan, Türkiye İhracatçılar Meclisi’nde Kurumsal İletişim ve Organizasyon biriminde 3 yıl çalıştım. Yoğun iş akışıyla sektöre hızlı bir giriş olan o yıllarda, kurumun Web Tv’sinde ‘Ekonomi Gündemi’ programı hazırlayıp, sunma deneyimim oldu. Bu süreçte çeşitli etkinliklerde de sunuculuk yapıyordum. Ardından kariyerime ajans deneyimi katmak istedim. Ünite İletişim’de marka yönetmeni olarak çalışmaya başladım. Ajansta çalışmak çok öğretici ve keyifliydi. O dönemde Anadolu Sigorta ile yollarımız kesişti. Kurumsal yapısından gurur duyduğum şirketimde 1,5 yıldır her sabah işime keyifle başlıyorum. Hikayemin kariyer yolculuğum dışındaki yanında ise, 2017 yılında sosyal medyada Yuva Arayanlar sayfasında karşıma çıkan ve gördüğüm an kalbimi çarptıran küçük sevgili dostum Fındık’ın hayatıma kattığı sonsuz sevgisi ve neşesi var. Öğrenciyken de sahiplendiğim evcil dostlarım olmuştu fakat onları ömürlük yuvalarına uğurlamıştım. Evde patili bir dost ile yaşamak muhteşem bir duygu. Hikayemin beni bugüne getiren her ayrıntısına teşekkür ederim ☺

“İLETİŞİMİ BİR GEREKSİNİM OLARAK TARİF EDEBİLİRİM”
İletişimi nasıl tarif edersiniz? Etkili iletişimin Melis Tutan’ca tarifi nasıl olur?
İletişimi bir gereksinim olarak tarif edebilirim. Hem kişisel hem kurumsal alanda, varlığımızı sürdürmek için çevremiz ile iletişim içinde olmak durumundayız. Etkili iletişim tarifini düşündüğümde ise, açık yüreklilikle yapılınca hayatın tadı diyebilirim. Kurumsal alanda ise iletişimin tutarlılığı, samimiyeti, sürekliliği ve pek çok kanaldan sürmesi iletişimi etkin kılıyor.
Çok bilmek mi, az ama etkili bilgilere sahip olmak mı önemlidir iletişim için?
Aslına bakarsanız, iyi bir iletişim için bildiklerini etkili bir şekilde aktarabilmek önemli. Bir de, bilmediğin noktada, bilmediğini ifade etmek. Artık bilgiye erişimimiz kolay olduğu kadar birçok kaynaktan, bilgi bombardımanı altında da kalabiliyoruz. Bu yüzden, bilgiye sabit kaynaklar yerine, çeşitli kaynaklardan erişerek, güvenilirliğini doğrulamak önemli.
“TÜRKİYE’DE KADINLAR EN TEMEL İNSAN HAKKI OLAN YAŞAM HAKLARI İÇİN MÜCADELE VERİYOR”
Kadın kimdir size göre?
Bu soru aklıma Neşet Ertaş’ın “Kadınlar insandır, biz insanoğlu.” sözünü getirdi. Kadın dediğimizde, doğuştan gelen biyolojik özelliklerin dışında, toplum tarafından biçilen rol, sorumluluk ve beklentilerin oluşturduğu bir de toplumsal cinsiyetimiz var. Farklı coğrafyalarda, farklı toplumsal cinsiyet rollerine göre değişen kadın tanımları yapılabilir. Bizim toplumumuzda kadın mücadele edendir bana göre. Türkiye’de kadınlar en temel insan hakkı olan yaşam hakları için mücadele veriyor.
“KADINLAR AYNI İŞİ YAPAN ERKEKLERDEN %20 DAHA AZ ÜCRET ALIYOR”
Kadın çalışan olarak iş dünyasında hiç mobbinge uğradınız mı?
Kadın olduğum için hiç uğramadım. Fakat bireysel yaşamımızda şahit olmadan da gündemimizde olacak kadar yaygın bir sorun. Kadınların uğradıkları mobbingler arasında, akla ilk olarak psikolojik taciz olarak sistematik yıldırma davranışları gelirken bu sorun üzerine yapılan akademik çalışmalar, toplumsal cinsiyet rollerinin mobbing üzerinde de belirleyici olduğunu gösteriyor. Eşit işe eşit ücret vermemek de mobbing. Üstelik yalnızca Türkiye’de de değil. Cinsiyete dayalı gelir adaletsizliği dünya genelinde kadınların karşılaştığı en yaygın sorunlardan biri. En güçlü ekonomilerde bile ortalamalara bakıldığında kadınlar aynı işi yapan erkeklerden %20 daha az ücret alıyor. Ucuz iş gücü gerektiren sektörlerde ise kayıt dışı ve güvencesiz olarak çalıştırılan kadınlar daha çok mobbinge maruz kalıyor.
“ATATÜRK’ÜN KURMUŞ OLDUĞU BİR ŞİRKETTE ÇALIŞMAK BENİM İÇİN GURUR VERİCİ”
Anadolu Sigorta markasıyla başarılı bir kariyeriniz var. Sizi bu marka içerisinde başarılı ve değerli kılan nedir?
Öncelikle değerlendirmeniz için teşekkür ederim. Anadolu Sigorta’nın kurum kültürü, her çalışanını değerli hissettiriyor ve başarılı olması için destekliyor. Kendi adıma ise, kurum kültürümüzün kişisel değerlerimle örtüşmesi, işime anlam ve tat kattığı gibi, kendimi mutlu ve güvende hissetmemi sağlıyor. Atatürk’ün kurmuş olduğu bir şirkette çalışmak benim için gurur verici.

Kriz anlarını nasıl aşarsınız hayatınızda?
Kriz anlarımı sakin davranarak aşıyorum. Krizlerde sakinliğimi koruyup, o an sadece çözüme odaklanıyorum. Durum ile ilgili farklı fikirlerden destek almak iyi olabiliyor. Krizi çözdükten sonra ise, nedenlerini sorguluyorum.
“SOSYOLOJİK BİR DEĞİŞİME ANCAK, TOPLUMSAL BİLİNCİMİZİ DEĞİŞTİREREK ULAŞABİLİRİZ.”
Bugün kadın haklarına dair sosyolojik bir değişime neden olacak çalışma yapsanız, bu ilk hangi konuyla başlardı?
Sosyolojik bir değişime ancak, toplumsal bilincimizi değiştirerek ulaşabiliriz. Bu yüzden ilk adımının eğitimde atılması gerektiğine inanıyorum. Yapmak istediğim ilk çalışma, toplumsal cinsiyet eşitliği bilincini kazandırabilmek için eğitimden başlamak olurdu. Toplumsal cinsiyet eşitliği konusu çocuk kitaplarından başlayarak, eğitimin her kademesinde hedefler arasında olmalı. Aslında bu alanda sevindirici adımlar atılmıştı. Milli Eğitim Bakanlığı 2019/2020 Eğitim-Öğretim Yılı Hedef Listesi’ne Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ni eklediğini duyurdu. Fakat duyurulduğu gün içinde bu hedeften vazgeçti. Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının zemini Cumhuriyet devrimleri ile atıldı. Kadın, yurttaşlık hakkını Mustafa Kemal ile kazandı. Fakat ne yazık ki, günümüz Türkiye’sinde kadın haklarından bahsederken ilk konu, yıldan yıla sistematik olarak artan kadın cinayetleri sebebiyle, en temel insan hakkı olan kadının yaşam hakkı. Türkiye temel hak ihlallerinin önüne geçmek için, 1985 yılında “Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi” (CEDAW) ve 2011 yılında da İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadına Karşı Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni imzalandı. Aslına bakarsanız kadın cinayetlerini önlemek için yeterli yasal dayanak var, fakat yasalar uygulanmıyor. Kadına yönelik şiddete sıfır tolerans denilmesi gerek.
Türkiye’de kadınların karşısındaki en önemli meselelerden bir diğeri ise çalışma hayatında yeterince yer almamaları. Kadın, istihdam olamayıp, eve mahkum kaldıkça, ekonomik şiddete de maruz kalıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2018’de yayımladığı Toplumsal Cinsiyet Göstergeleri ’ne göre Türkiye’de çalışan kadınların sayısı, çalışan erkeklerin sayısının yarısından daha az. Kadınlarının çalışmasının önündeki ana engel üzerlerindeki bakım yükü. Kamusal alandaki demokratikleşme kadar, özel alanın demokratikleşmesi de gerekiyor. Burada kadının tüm gün ürettiği, görünmeyen emeği var. Ailedeki yaşlının, çocuğun, evin bakımı toplumsal rol olarak kadının üzerinde. Kadının iş hayatında kazandırılması için şirketler ve belediyeler elini taşın altına koymalı, yeterli sayıda kreşler ve bakım evleri açmalı.
“MUTLULUĞU YAŞAMA BAKIŞ AÇISI OLARAK ALGILIYORUM.”
Mutlu musunuz?
Mutluluğu yaşama bakış açısı olarak algılıyorum. Yaşama verecekleri olduğuna inanan ve inandıkları için çabalayan kişi mutludur bana göre. Diğer taraftan, mutluluk, çağımızda kapitalist sitemin kendini sürdürmesi için her an haz peşinde olma durumuna dönüştü. Her an mutlu olmamızın gerektiğine dair yanlış bir algı var. Oysa hayat iniş çıkışları olan bir yolculuk. Mutluluk dışarıdan alınan hazlardan ziyade iç dünyamızda, gerçekliği kabullenişimizde ve ne olursa olsun yola devam etme isteğimizde. Yaşama bakış açım olarak mutluyum diyebilirim. Bu kadar çok mutluluktan bahsedince, Oktay Rıfat’ın çok sevdiğim bir şiirindeki “Mutluluk bir çimendir, bastığın yerde biter/ Yalnızlık gittiğin yoldan gelir.” dizeleri geldi aklıma.
Bu satırları okuyan genç kadınlar, başarı için nasıl farklılaşmalı sizce?
Başarı için kalplerine dokunan, inandıkları şeylere odaklanmalarını ve odaklandıkları alanda da dünyadaki gelişmeleri takip ederek farklılaşmalarını önerebilirim. Her yerde karşımıza başarı için güçlü yönlerinize odaklanın sözü çıkıyor. Güçlü yönlerimiz, sevdiğimiz şeyleri yaparken iyi yaptığımızı keşfettiklerimiz. Neyi yaparken, akılımız ve kalbimiz bir oluyorsa, onu yılmadan yapabiliyoruz. Tutkuyla yaptığımız işlerin peşindeyken, hayat yolda ummadığımız fırsatlar sunabiliyor. O yolda keyif almayı öğrenmek de bence ayrıca başarı.