Close

Memento Mori: Hayatın Geçiciliğini Hatırlamanın Gücü

rural life in Thailand

rural life in Thailand

Tüm insanlığı, ortak bir noktada buluşturan ölüm ve doğum gerçeği; geçmiş ve bugünlerde ilgi odağı olup çeşitli düşünce kavramlarını bir araya getirmiştir. “Ölüm” düşüncesi zihni yorduğu gibi hayatı olumsuz yönde etkilemekle beraber bunun aksine bazı filozoflar, ölümü benimsedikten sonra insan yaşamının olumlu bir şekilde değişerek yaşamın kolaylığını savunmuşlardır. Bununla birlikte ortaya atılan felsefi kavramlar, kişiye hayat becerilerini sorgulatır. Din başta olmak üzere resim, fotoğraf, edebiyat, felsefe gibi sanat dallarının yaşam temalarına konu olan insan hayatının bakış açısını simgeleyen memento mori, yaşadığımız mucizevi hayatın içinden ölüm kavramını çıkartmayarak bilinçli yaşam perspektifinde insanın fani bir varlık olduğunu hayatın geçiciliğini unutmaması gerektiğinin önemini vurgular. Böylelikle zaman yönetimi doğru bir şekilde ele alınarak yaşamın elinden tutarken aynı zamanda ölümün yansımasına da izin verilmesi gerektiğinin altını çizer. Latince kökenli ve antik Romaya kadar uzanan bu kavram, hatırlamak ve ölmek anlamlarını bir araya getirerek “ölüm gerçeğini aklından çıkartma ona göre yaşa” demek istemiştir. Anı yaşama sanatında önemli bir yer edinen diğer bir felsefi kavram olan Carpe diem, size anı yaşa öğüdünü vererek bu dünyada bir kiracı olduğumuzu söyler. Romalı şair Horatius’un dizlerinde sıklıkla geçtiği bu söylem hayat dersleri tadında insanlığa seslenir. Geçmiş için pişman olma, geleceğin için kaygılanma diyen bu kavram “an” üzerinde baskılanmıştır.

Hayatı Yaşamak ve Farkındalık Anlayışı
Hayatı Yaşamak ve Farkındalık Anlayışı

Hayatı Yaşamak ve Farkındalık Anlayışı

İş stresi, yaşadığınız kaygılar, maddi manevi çöküşler, ölüm düşüncesi beyninizin kontrolünü ele alarak kötü düşünce akımını aktive eder. Bu da vücudun dengede olan etki-tepki mekanizmasını bozar. Beyninizi bir tahterevalli gibi düşünün hangi tarafa ne kadar fazla yük binerse o taraf daha ağır basar. Kişisel gelişim kitaplarında da en çok ele alınan konu kaygı kontrolü. Ne kadar çok duygu kontrolü o kadar dengeyi bozar. Beynin kendi kendine kurduğu o dengeye güvenerek, dışarıdan beyne zarar veren olumsuz duygular kombinasyonunu beyninize enjekte etmeye hiç gerek yoktur. Ölümsüz olma ideali nedeniyle ortaya çıkan ölüm korkusu kişiye mutlak zarar verir. Oysa, ölüm farkındalığını özümseyerek, negatif argümentleri gereğinden fazla yükleme yapmadan yaşamanın tadı daha fazla çıkar. Birçok filozofların benimsediği Mindfulness farkındalık, özellikle psikolojide varlığını kanıtlamayı başarmıştır. Bilinçli farkındalık olarak Türkçeye çevrilen Mindfulness, geçmiş ve gelecekte olup biten ve beklentiler hakkında kendini yargılama sürecidir. Bu durum insanı yormak bir yana şimdiki zamanın önemini yok sayar. Oysa, şimdiki zaman kadar önemli bir zaman dilimi yoktur. Ne dün, ne de yarın önemli olan bugündür. Hayatın kısa olması, bu duruma engel oluşturmadan insanlar kendilerini geçmişte unutur. Somut gerçeklikten uzak olan geçmişte yapılan hatalar, yaşanılan pişmanlıkların olduğu zamanda tutuklu kalır. Yaşadığı durumu kabul eden, farkındalık duygusuna sahip olan kişilerin, daha mutlu, daha sağlıklı olduğu psikolojik olarak kanıtlanmıştır. Bilinçli farkındalık olarak nitelendirilen Mindfulness farkındalığın etkileri şu şekilde sıralanabilir:

  • Ağrı dindirme
  • Olumlu düşünme optimizasyonu
  • Stres yönetimini ele alma
  • İnkar, karamsarlık gibi düşünceleri yok sayma
  • Depresyon, Anksiyete, panik atak gibi ruhsal hastalıkları iyileştirme

Söz konusu olan bu etkiler sayesinde, yanlış davranış, yanlış düşünce, yanlış duyguların yerini tam anlamıyla doğru olumlamalar alır.

Psikoloji ve Ölüm

Psikoloji ve ölüm evrenselliğinde ölümün, endişe verici bir kaynak olduğunu, insanın duygusal olarak etkilenip kişinin üretkenliğini, başarısını, kısacası hayatı negatife döndürebilen bu duygu olduğunu, hayat akışında bir duvar ördüğünü söylenebilir. Ölüm ve yaşam zıtlığındaki tek gerçek olan zaman algısı iyi yönetildiği sürece yanlışlığın ötesinde yukarıda bahsedilen denge ve duygusal zeka profili üzerine gidildiğinde ölüm korkusu ya da ölümü düşündüğünüzde gelen o rahatsız edici duygular bir çırpıda silinir. Özellikle psikolojide, eğitmenlerinde sıklıkla üzerinde durduğu farkındalık bilincini yönetebilme başarısıyla anı yaşamanın, hayatın en derinine indiğiniz moleküler kademelerinde rahatlatıcı etki motiflerini görebilirsiniz.

Felsefe Kavramının Hayatla Etkileşimi
Felsefe Kavramının Hayatla Etkileşimi

Felsefe Kavramının Hayatla Etkileşimi

Araştırma ve eleştirel düşünce özelliğine dayanan felsefe, varoluşçu düşünce yapısını inceleyerek sistematik temel durumları derinlemesine işler. Tek bir tanımın yapılamadığı, insan iradesinin davranışsal ve psikolojik rolünü gösteren varoluşçuluk, farklı filozoflar tarafından özgür insan ruhuna göre çeşitli özelliklere ayrılır. Varoluş felsefesi; yaradılışın ve ruhun bir kuş gibi özgürlüğünü simgeler. Bu felsefedeki en önemli kavram “bulantı” dır. Bulantı, kişinin yeryüzündeki hayatını özetler niteliktedir. Hayatın anlamı bütün detaylara göre incelenir. Farklı bakış açıları tasvir edilir. Varoluş temsilcileri bir öz arayış içindedir. Varoluşçuluk temsilcileri:

  • Soren Kierkegaard: Korku ve Titreme, Evliliğin Estetik Geçirgenliği, Ölümcül Hastalık Umutsuzluk eserlerine sahip Kierkegaard, insan özgürlüğünün önemini vurgular. “Absürt” ve “İroni” kavramları onun hayatının bir parçasını oluşturur. Kadın erkek ilişkisi, insanın özgür seçimleri eserlerine konu olmuştur.
  • Jean Paul Sartre: Fransız filozof Sartre, kendine özgü geliştirdiği varoluşçuluk akımıyla ilgi çekmeyi başarmıştır. Kendine has yarattığı dünyanın en baş temsilcidir. Üretken bir yazar olan Sartre, Bulantı, Özgürlüğün Yolları, Gizli Oturum, Kirli Eller eserlerinde varoluşçu felsefeni en yakından işler. “İnsanın döneceği yer geldiği yer olan hiçliktir” diyen Sartre, Varlık ve Hiçlik adlı eserinde kendi felsefi düşüncesine yer vermiştir.
  • Albert Camus: Mitolojik karakter olan Sisifos üzerinden ilham alarak hayatın amacını ve varoluşçuluk felsefesini tüm dünyaya aktarmaya çalışmıştır. Aynı zamanda deneme, roman ve oyun yazarı gibi köklü alanlarda hizmet veren Camus, insan ve yaşamın zıtlığı ele alan “Absürdizm” akımının bir parçası olmuştur.
  • Ludwig Wittgenstein: Wittgenstein, “Dilimin sınırları dünyamın sınırlarını belirler” diyerek kendi felsefi kurallarını öne sürmüştür. Dilin tüm dünyaya olan ilişkisini, yapısını, anlam ve gerçeklik üzerine kurulu olan dil felsefi ile varoluşçuluğu birbirlerine bağdaştırmayı amaçlamıştır.

Varoluşçu düşünce yapısından sonra, Antik Yunan filozofu olan Zenon tarafından kurulan ve sürekli kendini yenileyerek bir gelişim içinde faaliyet gösteren Stoacılık birçok düşünce gruplarınında çıkmasına zemin hazırlamıştır. Doğru düşünme, erdemli olma ve doğayla uyum felsefesine dayanır. Stoacılık felsefe, iyi yaşamanın önemini vurgulayıp, aynı zamanda doğru bir şekilde davranarak ahlak anlayışını etkileyen bir felsefe türüdür. Doğaya uygun davranmak stoacılık ilkesinin en büyük ölçütüdür. Stoacılığın dört temel ara perdesi, ölçülü olma, sabırla katlanma, adaletli paylaştırma ve doğru seçim yapmaktır. Stoacılık, o dönem okur-yazar gibi daha sınırlı gruplara hitap etmiştir. Stoacıların, kendi din adamları, kendi dinsel kuralları vardır. Onlar için, ölüm kavramı oldukça doğal bir şekilde işlenmiştir. Gelen kötü olayları kabul ederek sabırla yaşamayı inanç olarak kabul etmişlerdir. Karşı gelmek, evrenselliğe baş kaldırmak onlar için söz konusu bile değildir. Doğal ölçütleri, onları eşitliğe, erdemliğe götürür. Varoluşçuluk, Stoa gibi düşünce yapıları, insanların yaşama biçimlerinde önemli rol oynar. Stoa felsefesinin önemli noktaları:

  • Bireysel mutluluk için doğaya uygun bir yaşam sürülmelidir.
  • Olumlu hissetmek, dış etken veya duygulara bağlı olmamalıdır.
  • Kötülük vicdan azabı olarak nitelendirilirken iyilik erdemlik olarak tanımlanır.
  • Stoa felsefesi, doğa, yazgı, akıl, tek tanrı, sabır kavramları üzerine inşa edilir.
scroll to top